Sayfalar

18 Aralık 2011 Pazar

çok yönlü blogger ödülleri! ^^

  öncelikle nihayet klavye başına geçebilip de taa ne zaman yazıp bir ara düzenlerim diye bıraktığım mim'e dönebilmek nasip olduğu için acaip mutluyum.. yarabbim nasıl bir kargaşalı koşuşturmalı bir 15 gün geçirdim ben yaa! her ne kadar çook eğlenmiş olsamda şöyle ayaklarını uzatıp bilgisayar başında takılmanın da nasıl bir saadet olduğunu hatırlamış bulundum :) neyse sonuç olarak gecikmeden ötürü sevgili harmony'den çok özür diliyorum :( çok üzgünüm çingu..
hatta inan şu an suju'dan daha sorry sorry durumundayım ama daha fazla geç kalmamak için artık mim'e geçsem iyi olacak:)

ilk olarak kurallar:

1-bu ödülü bize yollayan bloggera teşekkür ediyor ve blogunun linkini paylaşıyoruz.
2-kendimiz hakkında bilinmeyen 7 gerçek yazıyoruz o.0
3-bu ödülü diğer sevgili blog sahiplarine iletiyoruz fakat kontenjanımız sadece 10 yazar :(

ve artık başlıyoruz^^

ilk olarak bu mim'i bana paslayan harmony'ye çok teşekkür ediyorum :) şeker pembesi teması, blogunu okurken beni acaip rahatlatıyor^^ rahat ve sakin uslübunu da unutmamak lazım tabi :) bu yeni arkadaşımdan okuduğum güzel yazıların kesilmemesi dileğiyle .. tekrar teşekkürler^^

ımm bakalım sırada ne var?
kemdimden acımasız gerçekler :P tamam , o kadar acımasız olmasa da hakkımdaki bikaç garip özellikten bahsetmek ilginç olacak :)

   1- kararsız kazım
genelde hızlı karar veren biriyimdir ama sevdiğim şeyler arasında asla seçim yapamam.. şimdi sevdiğim şeyler deyince anneni mi daha çok seviyosun babanı mı? tarzı tercihler gelmesin aklınıza ..beni çaresiz bırakan tercihler daha çok alışveriş sırasızda vukuu bulur.. mesela alışverişte beğendiğim iki kazak arasında kalmak  hatta iki kazak da değil aynı kazağın iki farklı rengi konusunda kararsız kalmak ..  zaten çoğu zaman ikisini de alırım ama eğer param yetmiyorsa ahh ahh işte o zaman halim içler acısıdır :( bir saat o mu bu mu diye düşünür tezgahtarı da kanser eder öyle çıkarım dükkandan..yani kısaca beni alışverişe çıkartan adam ya çok sabırlı olsun ya da çok zengin - ki ikinci tercihimdir duyrulur :)


2-keyif insanı:
    sabah istediği saatte kalkabilen, rahat rahat kahvaltı yapabilen, canı sıkkınsa önce kendini şımartıp güne öyle başlayan bir insanım ben.. bu yüzdendir ki ilk derslere neredeyse hiç katılmamışımdır.. sabahın köründe 100 küsür kişiyi karanlık odalara tıkıp bilmem kaç slaytı okumak zorunda bırakan sisteme de buradan sevgiler! öhöm neyse anarşistliğimi de dillendirip soğutmayayım iyice kendimden :) neyse kendi çapımda kurallara isyan edip ilk derslere girmem.. sonra  eğlenceli müzikler dinler , genelde komik şeyler izlerim.. kendimi yormam, üzmem.. bi üzen çıkar nasılsa ne diye birde insan kendine kötü davransın ki ama di mi?

                                                                      3-sazan biiirr!!!
        bazen öyle saf olurum ki olmadık şeylere kanar, şaçma sapan durumlara düşerim.. genelde insanların ilk söylediklerini dikkate alırım ki aslında çoğu zaman ağzımdan çıkan ilk cümle dalga amaçlıdır.- bu da ayrı bir paradoks aslında-.. bi konuyla ilgili beyan ettiğim ilk fikir hep saçmadır ve bundan acaip zevk alırım .. ama çoğu zaman diğer insanların da bundan zevk alabileceğini unutup uzuun süren yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilirim :s :D ve yalan yok bu kargaşalar çoğu zaman oldukça eğlenceli olur :) o bana kanar, ben ona kanar acaip bi ütopya kurarız yani :)

                                                                    4- sanatçı ruhum, iflah olmaz egom..
             küçükken çizdiğim resimler hep okul panosuna asılırdı.. o günlerin bana verdiği güvenle  hala bişeyler karalar, çizim defteri tutarım :D  arkadaşlarımın defterlerine küçük süprizler karalarım .. ve bunu yaapmayı da  cidden severim ama bana aynı güveni sağlayan iş eğitimi dersleri için aynı şeyi söylemek biraz zor..  dışarda gördüğüm her ilginç dizaynı biraz inceleyip ''bende yaparım bunu aslında yaa..'' diye aslına burun kıvırıp derma çata yaptığım kendi eserime(!) dünyanın en şahane şeyi muamelesi yaparım.. evet biraz egom şişkindir bu konuda ..
                                                             
                                                                     5-alice harikalar dünyasında..

               hayal kurmaya bayılırım.. her gece uyuya kalana dek hayal kurarım..ama bu hayallerimde gerçek yaşantımdan insan silüetlerine pek yer vermem.... bambaşka bir dünyada bambaşka bir hayatım olur bu hayallerde.. sevdiğim insanlara ise mükemmel hayatlar yaşatırım genelde.. onların mutlu olduğunu düşünürüm her zaman.. kendimle ilgiliyse herkesten bağımsız hayallerim vardır.. bir gün ıssız adada şeyzlonga uzanmış,ananas suyumu yudumlayıp güneşin tadını çıkarırım, bigün bigbang konserinde çılgınlar gibi şarkı söylerim, kan ter içinde kalırım.. bilinçaltımdan acaip fikirler çıkar.. kimsenin karışamadığı  harikalar dünyamda dilediğimce dolaşırım..

                                                             
                                                                      6- seri olsun, bizim olsun..
  seri filmlere,kitaplara bayılırım.. takip ettiğim bir seri bittiğinde depresif havalara dahi bürünebilirim, o kadar takarım .. takip ettiğim seri sırasında akan yaşatımındaki değişiklikleri o serilere göre kodlarım..  hayat hikayemdeki kronoloji doğum tarihimle değil izlediğim ilk çizgi film serisiyle başlar mesela.. harry potter serisi 4. sınıftan geçen seneye kadar hayatımın önemli olaylarını bağdaştırdığım bir diğer seridir.. ocean's eleven, karayip korsanları, shrek, toy story, görevimiz tehlike, bond.. tarafımdan hep saygı gören hayatımın mihenk taşları gibidir :)  seri işi iyidir yani :)
                     
                                                              7- fanatiğim, damarımı kesseniz sarı kımızı akar :P
tamam, o kadar olmasa da taraftarlığımı fanatiklik boyutuna taşırım genelde .. bu fanatikliğim için illa büyük bir olaya da ihtiyaç duymam .. sevdiğim rengi, müziği, filmi, seriyi :) korur, sakınırım.. gerekirse reklamını yaparım.. hakkındaki tartışmalara hararetle iştirak eder ama  fair-play sınırlarında kalırım.. sporu severim, takip ederim.. ofsayt ne demek de bilirim :) futbolla da aram iyidir yani.. vaktinde mahallenin gol kralıydım hatta .. heyt be ne günlerdi :D

            işte böyle.. verdiğim bilgiler bana normal geliyor ama bir yandan da kendimi karalıyormuşum gibi hissettim :D insanın kendini anlatması ne zormuş.. okurken bayağı eğleniyordum halbuki bu mim'i :)
 neyse gelelim şimdi bu ödülü göndermek istediğim sevgili blog yazarlarına.. aslında  sanırım herkes yazdı bu mim'i ama yine de ben bu blogdaşlara ödül vermekten çok büyük mutluluk duyacağım için listemi zevkle hazırladım.. ô zaman, oscar goes to..

                                                                1-hikaruvy'nin renkli dünyası
 eğlenceli yazılarını okurken acaip rahatladığım bu blog aynı zamanda yukarda bahsettiğim hayal alemime farkllı  tatlar katan hikayelere de sahip.. sevgili hikaru'nun üslubuna zaten diyebileceğim birşey yok :) keyifli anlatımıyla en alakasız olduğum konulara bile acaip bir aşinalık duyuyorum.. harika yazılarının devam etmesi dileğiyle ^^

                                                                 2-metropol günlüğü

metropol günlüğü adamakkıllı takip ettiğim ilk bloglardan biri.. bana her zaman çok profesyonal gelen yazıları aynı zamanda çok eğlenceli ve süprizlerle dolu.. en son röportaj olayı bombaydı mesela :) sonraa ss501
ile ilgili bir one shot okumuştum ki sırf nasıl öyle bir başlık kim hyun joong 'tan bu kadar nefret eden bir adamın blogunda bulunur diye .. ama hikaye çok iyiydi.. yani kısacası bu ve benzeri pekçok sebeple bu ödülü metropol günlüğüne göndermekten çok mutluyum..
                                                                  
                                                                3-mydestiny
 şu yukarda gördüğünüz banner her ne kadar aman aman yetilerle yapılmamış olsada şahsım tarafından yapıldığından ve içerisinde barındırdığı şirin kişilikten dolayı gözümde inanılmaz kıymetli..( bknz.4 nolu özellik)  ve ben bu banner'ı sevgili mydestiny'nin photoshop dersleri sayesinde yaptım.. zaten şurdan mydestiny'nin derslerinden sonra nasıl gaza geldiğimi görebilirsiniz :D kendisine gönüllü hocalığından ve paylaşımcılığından dolayı çook teşekkür ediyorum :) haa bir de blogunun ,yerleşimi,düzeni, teması kısaca görünümü süper olmuş! en beğendiğim blog şekli seninki şu anda , sırf o düzene veririm ben bu ödülü zaten ^^ 
                                                                   4-masalevi

 sevgi masalevine de sırf isminden dolayı verebiirim bu ödülü.. harika bir blog adı bence..ben ne zaman bloga girip bannerdaki evi ve de başlığı görsem bende kışın buğulanmış bir pencerenin kenarında sahlep içme hissi uyandırıyor :)  ama zaten onun ötesinde bir ft island arşivi var ki adını gölgede bıraktı benim gözümde :)  hem huzurlu hem dinamik hem samimi bulduğum bu güzel bloga gönül rahatlığıyla gönderiyorum bu ödülü :)


                                                                  
                                                                  5-ucu iyagi:
bilginin biri bin para olan bu blog magazin haberleri dışında da taze bilgiler bulabileceğim bir diğer blog benim için :) uzakdoğu kültürünü tanırken atladığım, bilmediğim bi dolu  bilgiyi son derece yollu yordamlı anlatıp beni aydınlatan yazara bir teşekkürü borç biliyor, ödüllerimden birini gönderiyorum:)


                                                                  6-sevgili günlük:
 günlük yazarları blog alemine bir geldi pir geldi.. birden hepimiz bu hareketli , eğlenceli günlüğü karıştırdık bir şekilde :) sık güncellenen bu blog benim için eğlenceli bir uğrak oldu.. günlük yazarlarına da ödüllerini gönderiyorum :)

                                                                  7- bez cadıları:
yahu nasıl bir hızdır, nasıl eğlenceli yazılardır onlar :) kabarık arşivlerinde saatler geçirebilirim :) sırf yorumlarını okumak bile can sıkıntısını dağıtmaya yeter.. benim için pijama partisi tadında bir blog kesinlikle.. kız muhabbeti, dayanışması, dedikodusu bir arada :)  esgeçilmeyecek bu güzel bloga da ödüllerini ttakdim ediyorum :)

                                                                  8- yolun neresindeyim:

 gittiği japonyadan yazdığı blogu gıptayla okuduğum serrose tam bir kitap kurdu.. listesini görüpte utanmadan edemiyorum :S yazılarına günlük hayatından kattığı kesitler, japonyadaki yaşamıyla ilgili bilgiler ve minik kedisi bloguma sık sık misafir olmamı sağlıyor :) ayrıca sık fotoğraf paylaşması da oldukça hoşuma gidiyor.. dolu dolu bloguyla bu ödülü cidden hakediyor :)

                                                                  9-bunu sevdim:

bunu sevdim, adına vurulduğum bir diğer blog.. insanlar ne güzel isimler buluyor yahu değil mi? ama bunu sevdim isim konusundaki yeteneğini sağ sütunundaki başlıklarda da sürdürmüş.. özellikle şefin önerisine tıklamadan geçmemek lazım :) önerdiği filmlerden de şimdiye kadar keyif aldığım için listesine göz atmaya devam edicem.. takip listemde uzun süredir varolan bunu sevdime ödülünü sunuyorum :)

                                                                   10- kendisi insan:

blog yazmaya başlamama bilin ki bu şahsiyet sebep oldu..sessiz sedasız takip ettiğim bloguna özenip açtığım bu blogda ilk mim'i mi de bana kendisi insan göndermişti.. benim için çok değerli olan kendisi maalesef can sıkıcı zamanlar geçirmekte olduğu için bir müddet önce artık yazmayacağını söyledi ama ben kafası rahatlayınca dönüp yeniden blog alemini renklendireceğini ümit ediyorum.. umarım hayatında acaip güzel süprizlerle karşılaşır artık ^^  kendisine bu ödülü canı gönülden gönderiyorum..   
 

9 Aralık 2011 Cuma

iç dökme zamanı..



geçenlerde şöyle bir yazı yazmıştım:

 canım sıkkın galiba.. aslında sıkkından da öte bi mengenede gibiyim.. ve hala ''canım sıkkın galiba'' tarzı cümleler kuracak kadar da kronik bir ''umut edelim-iyi şeyler dileyelim-dua edelim-gülümseyelim'' ruh haline sahibim.. ve bu durum benim için ruh halinden ziyade saçma bir alışkanlığa dönüştü iyice..

''azimli olmak, inatçı olmak ,birşeyler başarmak için uğraşmak'' ilk başta kulağa güzel gelse de son zamanlarda saçmalıktan başka bişey olmadığını düşünüp, kaderden öteye bişey geçmez diyip,  içinde bunları barındıran her türlü davranıştan köşe bucak kaçasım var..yani biraz olsun kendimi rahat bırakasım var..

ama öyle bi durumdayım ki şu an birşeyleri bıraksam tüm sürü üstümden geçip gider.. ve benim de nal toplayacak halim bile kalmaz..  o yüzden güzel düşünmekle başlayıp hayattan zevk almakla biten öğütler silsilesine güvenmek istiyorum..

çünkü kendi kendimi oyalamaktan yoruldum..
güne gülümseyerek başlamaktan,
2ne1 ı'm the best, we are the champions arzı şarkılarla kendime gaz vermeye çalışmaktan,
karşıma çıkan insanlara içten bir günaydın demekten yoruldum..
dolmuşta aptalın teki mal gibi otururken ayaktaki amcaya yer vermekten yoruldum.
oda-sınıf-yakın arkadaşımın sürekli bana sinsice gelen davranışlarda bulunmasından yoruldum..
havanın gri olmasından, çikolatanın kalorisinden bıktım..
bu  alengirli ilişkilerden de sıkıldım..

hem bi sabah kalktığımda o hep ertelediğim şeylerin en azından bir kısmı hop diye gerçekleşiverse ne olur yani?
sabah erken kalkmadan da doğru düzgün hazırlanacak vaktim olsa..
atlasım pamuk kadar hafif olsa..
kuaförüm ucundan çok az'ı tam olarak anlasa..
ya da yaşamak zorunda olmadığım bi şehirde yaşayabiliyor olsam mesela..

dünyanın sonu mu gelirdi?


bu gidişle dünyanın sonu gelmese de benim insanlığımın sonu yakın gibi duruyor...

hem acımasız, aksi , hırslı ve bencil olmam neleri değiştirirdi merak ediyorum..

bu yüzden yarın sabah solumdan kalkmaya karar verdim .. hadi bakalım..
                                                     .........................................
                                     ..........................................................................
                                                     ........................................
ama sonra yazıyı bitirirken başlarken ki kadar yoğun bir can sıkıntısı çekmediğimi hatta belki! biraz durumu abarttığımı dşünerek taslak olarak bırakmıştım..

ama şu an bu yazı cidden hafif kalıyor.. ve saçma sapan, olayları anlatmadan kendin çözmeye çalışırsan, kendine sürekli ''all iz vell''  telkininde bulunursan işler yoluna girer felsefemi  taa büyük ayın göbeğinden geçecek kadar uzağa , bir alienin kucağına düşecek şekilde fırlatıyorum..!!

çünkü bu iş bana aptalmışım gibi hissettirmeye başladı..
kendime paboya, ahoya,idiot tarzı her türlü safsalak sıfatını reva görecek halde hissediyorum..

tamam 20 yaşında biri olarak çok görmüş geçirmiş, feleğin çemberinden geçmiş biri olmayabilirim ama en azından arkadaşlık adına hepimizin sahip olduğu bazı değerler vardır  değil mi?

peki bu değerlere inanılmaz sahip çıkan ideal arkadaş görünümünde birisi en yakın arkadaşınızsa ve siz hala sadece görünüm mü, gerçek mi ayırt etmekte  zorlanıyorsanız cidden aptal mısınızdır?

yoksa sadece iyi niyet beslediğiniz,inanmak istediğiniz, iyi olması için emek verdiğiniz ama sonunda uğruna kaçırdığınız fırsatlara ve kaybettiğiniz zamana acıyan , tüm çabalarına rağmen elinde temelsiz bir hurda kalan bir aptal mısınız?

cidden kafam karışk.. ve yorgunum..ve daha da acısı şu an kendimi o kadar salak hissediyorum ki!! sürekli sorunun asıl kaynağını atlayan eften püften şeylere patlayarak asıl meseleni üstünü kapatan bir salak!!




ben samimi biriyimdir.. hislerime güvenirim.. yada en azından eskiden böyleydim..
zorlu yada karmaşık olmayan, hisleri yüzünden okunun biri olmayı,
sevdiği kişilerle çok sevdiği şeyleri paylaşmaktan zevk alan..
arkadaşının canı sıkkınsa ve kendi mutluluğu ikisinede yetmiyorsa mutlu olmayı bırakıp onun sıkıntısının bir kısmını yüklenen biri olmayı severdim..
birlikte rezil olmayı, birlikte sinirlenmeyi seven...

herkese olmasa da bir kişiye zayıf yanımı göstermekten çekinmeyen biri..

ve şimdi sırf senin gibi birisi yüzünden mi  en sevdiğim bu özelliklerimden dolayı acı çekiyorum?!

ve sen nasıl bu hale gelmeyi başardın?
yada sen hep böyleydin de ben mi yeni uyadım..

beni nasıl bu kadar kötü bir duruma sokarsın?
neden??
egon bu kadar mı büyük?
sen aynı haldeyken sana destek olan birine nasıl bu kazığı atarsın?
beni trenden raylara yuvarlamaya bu kadar mı hevesliydin..

yaşadığım şehirin en güzel yerlerini senle keşfedip, hayatıma renk katan herşeyi senle paylaşmıştım..
komik olan herşeyi sende gül diye hiç atlamadan sana anlatırdım..
canın sıkkınsa nefret ettiğim dramları açardım birlikte salya sümük ağlayalım diye..
sırf senden hoşlanmıyor diye kaç arkadaşımla arama sessizce mesafe koydum..

senle birlikte kilo aldım ama sen tek başına rejime girdin..
sen hastayken ben en güzel filmleri seçtim izleyelim diye ama ben hastalandığımda sen benim tanıştırdığım arkadaşlarına film izlemeye gittin..
sen önemsiz bir sınavdan düşük aldığında seni teselli ettim..
ama ben kalmama ramak kalan bir sınav sonucu aldıktan sonra sadece iyiyim diyerek seni iyi olduğuma inandırmıştım..

ve ben sırf sana tükettiğim töleranslarım yüzünden etrafıma karşı daha sinirli, daha tahamülsüz bir insan oldum..

cidden aptalım değil mi?..

enerjimi tüketen karadeliğe en yakın arkadaşım sıfatını veren bir aptal..

ama artık bitti..

sevdiğim yönlerimi kaybetmek istemiyorum..
sabahları solumdan kalkmak istemiyorum..
ve birlikte geçirdiğimiz anlardan da nefret etmek istemiyorum..

o yüzden bu yazıyı yazdım..
çünkü sana söylersem biliyorum ki hiçbirini kabul etmeyeceksin ve yukarda istemediğimi söylediğim şeyleri yapmamı sağlayacak şeyler söyleyeceksin..

bu yüzden bu, benim tarafımdan yazılmış arkadaşlığımıza son verme fermanı ..
ve senin tarafında kayda değer bir arkadaşlık emaresi görmediğim için bu fermanı okumana da lüzum görmüyorum..

sen aynen yaşamaya devam et..
bende kendi yoluma  gideyim..

16 Kasım 2011 Çarşamba

the hunger games..

                                                   katniss.. alevler içindeki kız..


  açlık oyunları -the hunger games- kitabı da filme uyarlanan kitaplar furyasına katıldı..hatta fragmanı da dün yayınlandı.. kitaptan uyarlanan filmlerin ne kadar aslına  bağlı kaldığı ya da adını taşıdığı tartışılsa da ben ben bu kitabı okuduğumdan beri filminin çıkmasını istiyordum.. çünkü hem kitabı çok sevmiştim hemde cidden görmek istediğim sahneler, duymak istediğim melodiler vardı.. tamam kitap okumak harika, kitabın yerini doldurmak çok zor ama bazende insan kanlı canlı görmek istiyor işte^^


şimdi okumayanlar için biraz ilk kitaptan bahsedelim.. kitapta  yeryüzündeki devlet anlayışının biraz değiştiği bir zamandayız.. öyleki bu zamanda capitol adında bir şehir 12  mıntıkanın mutlak hakimi.. mıntıkalar birbirlerinden tamamen izole ve etrafları elektrikli tel örgülerle çevrili.. yani o alandan izinsiz çıkmak ve diğer mıtnıkalarla görüşmek neredeyse imkansız.  ve her mıntıkanın capitol için yerine getirdiği bazı görevler var.. sebze- meyve ihtiyacını karşılamak, elektronik alet üretmek yada kimyasal madde geliştirmek gibi..

 ve tabii her sene açık oyunlarına bir kız ve bir erkek iki çocuk göndermek..

kitap kısaca böyle başlıyor.. devamında da sizi mücadele dolu bir atmosfer bekliyor..okumayanlara şiddetle okumalarını önerip oyuncular hakkındaki değerlendirmeme geçiyorum..ilk olarak katniss'i beğendim.. az çok benim de hayallerimde böyle bir katniss vardı :) Gale de iyi ama Peetea olmamış yaa.. :/  ben çok daha şirin birini bekliyordum.. ona biraz bozuldum yani..

sonraa, stilstin adını hatırlamıyorum ama o da fena değil.. katniss'in kardeşini, haymitch'i ve oyunları yöneten o ilginç sakallı adamı da beğendim.. sonra fragman için seçilen sahneler ço iyi olmuş.. ama yanlış anlamayın çok iyi çekilmiş demiyorum sadece çok iyi seçilmiş...

mesela tüpler içinde arenaya fırladıkları sahne, oyunlar için kura çekilen sahne, katniss'in hedefi vurduğu sahne kitapta da beni en çok etkileyen ve görmüş kadar olduğum sahnelerdi.. ama tabi en can alıcı sahneyi eklememişler yine.. rue'nun ölüm sahnesi..

hem okuduğumda hemde okuduktan çook sonra izlediğim şu videoyu izlerken gözyaşlarımı tutamamıştım..


başı ne kadar korkunç olsa da rue' nun saçlarındaki çiçekleri görmek için izlenir bence bu video.. gerçi kitapta sanırım rue siyahiydi ama sahne olarak neredyse birebir :(  ahh ah çok kötü olmuştum izlerken..
:(  :(   :(

evet farkettiğiniz üzere bu kitaptan çok etkilenmiştim vaktinde..ve her ne kadar serinin sonunu beğenmesem de yine de çok severim bu seriyi..
  farklı ve acımasız bir dünyada 16 yaşındaki bir kızın yaşam mücdelesinin nasıl büyük bir isyana dönüşeceğini okumak isterseniz bu kitabı es geçmeyin..






9 Kasım 2011 Çarşamba

t-ara ~ cry cry


t-ara severek dinlediğim gruplardan biriydi şu videoya dek.. ama artık severek dinlemekten ziyade hayranlık duyuyorum demekten erinmeyeceğim bir grup oldular.. zaten videoyu geçtim şu afiş bile mükemmel olmuş bence..cha seung won tüm karizmasıyla t-ara'ya acaip cool bir hava katmış ..
hatta itiraf edeyim videoyu da biraz onun torpiliyle izledim :)
ve de bu 15 dklık mini drama tadındaki videoya bittim!!



ilk parça olarak yayınlanan videoda cha seung won bir çatışmada öldürdüğü kirli işlere bulaşmış bir adamı kızının yanında öldürüyor.. daha sonra kızını yani jiyeon'u kendi büyütüyor, onunla birlikte kötü adamları falan yakalıyorlar :) sonra yakalanacak yeni adamların listesinde cha seung jiyeon'un babasını öldürdüğü gece elinden kaçan başka bir kötü adam olduğunu görüyor ve onu yakalamaktan vazgeçiyor.. ama tabi ajusshi'nin böyle tepki vermesine şaşıran jiyeon birgün alışverişte o adamı görünce gizlice onu takip etmeye başlıyor ve olanlar oluyor..

15 dakikada hem tüm bu olayları heyecanla izlerken hemde seung won'un karizmasına doyuyoruz :) haa bir de ikinci parça için birkaç ipucu vermişler ki video bittikten sonra ikincisi ne zaman yayınlanıyor diye bakmamak elde değil..

hoş videoydu yani .. ikincisini merakla bekliyeceğim ^^







8 Kasım 2011 Salı

we can do everything!! ~absolutely ^^


vayyy ne kadar mutluyum bugün !! :D  - yazılara bu cümleyle başlamaya bayılıyorum:)- evet sebebi de gün gibi ortada!! bigbang mtv wourld wide act ödülüne layık görüldü..

yahu nasıl bir mutluluktur, nasıl bir sevinçtir bu yaşadığımız!! bir boyband fanı olmak değil bence bizim bu yaşadıklarımız.. şarkılarıyla, tavırlarıyla, danslarıyla çok sevip benimsediğimiz bigbang'in uluslararası arenada bu şekilde bir başarı göstermesinin gözlerimizi yaşartması yada sevinç çığlıkları attırması çok başka bir mevzuu..
belki ben çok fanatiğim, belki çok acaibim ama ne olursa olsun bana sadece yaptıkları işlerle , çok farklı bir dilden, çok farklı bir kültürden böyle hissettirebilen bir pop grubu cidden samimi ve kalitelidir demektir..
zaten bigbang'i bilenler neler demek istediğimi çok iyi anlayacaktır..

bu yüzden aslında benim bu tarz cümleler kurmama hiç gerek yok.. bigbang'in benim reklamıma ihtiyaç duymadığı da ortada ama ben yazmadan edemiyorum.. 
bigbang mükemmel bir grup ya!!!

şimdii biraz içimdeki enerjiyi boşaltıp rahatladıktan sonra şu iki video hakkında da birkaç şey söylemek istiyorum^^:


ilk olarak taeyang yıkmış yine!! ''we can do everythingg!!'' :D  o cümleyi duyunca ''yea man!!'' diye tae'nin omzuna patlatasım geldi :Dcanım canım nasıl da konuşurmuş :p :D  şaka bi yana ingilizce benim için koreceden daha anlaşılır olduğu için olsa gerek sanki biraz daha yakınlaştık tae'yle :) söylediklerini direk anlayabilmek çok hoşuma gitti... tabii bunun yanı sıra G-D' nin ödülün peşine korece konuşmasını da bi o kadar sevdim..gerçekten benim göğsüm kabardı o korece konuşurken .. -sana noluyor demeyin sebebini yukarda yazdım..- 

sonraa ikinci olarak arkada deasung seungri ve t.o.p üçlüsü de beni bi o kadar güldürdü.. arkada hiçbirşey söylemeden kafa sallaya sallaya gülümsemeleri...
 o karizmatik duruşunuzun ardında aklınızdan neler geçiyordu acaba? :D  hani normalde insan bu duruma bu kadar takılmaz belki ama sizin için  ingilizcenin teleffuzlarının nasıl bir handikap olduğunu düşününce şu içinde bulunduğunuz durum inanılmaz sempatik yaa^^ ve belki biraz  acımasız olacak ama özellikle başlarda seungri'de haber bültenlerinde ''röpartaj alamaya çalışan muhabirin arkasında bulunan kalabalık'' olayını hissettim.. :S hani kameraya bakmakla bakmamak arası kararsız kalmıştı, biraz da gergindi.. ama sonra ''ne yapıyorum ben ya, benim gibi yakışıklı adam, come on!!'' diyip dikti gözlerini kameraya :D bende rahatladım şükür :)

T.O.P ise başta rahat başlayıp sonradan biraz sıkıldı sanırım, yani başlarda gayet cool ve kendinden eminken sonradan biraz muhbbetten sıkılıp çevreyi kesti :) hata bi ara ellerini beline attı ya ''siz takılın iki dk'' diyip bizimkilerin yanından ayrılıp brtiney'i tavlamaya gidicek sandım :P :D gerçi sahne şovlarında aynı duruşu uzun müddet muhafaza edebilme yeteneğiyle - kesinlikle öylece dikilmek değil, uzun müddet aynı şekilde durabilme yeteneğinden bahsediyorum-  bu noktada bu kadar sıkılması beni şaşırtsa da onun boncuk boncuk gözleri yeter !! :D haha, evet onda cidden şeytan tüğü var!! :D

sonraa G-D'nin supriseee!! deyişi ve  we always watch mtv, all the time .. :P :D yıkıldım işte orda :D when ı was a little child diye başayan cümleden hiç bahsetmiyorum :)  evet hepimiz mtv izleyerek büyüdük :D

bu harika videodan sonra birde  bigbang ve mtv ile ilgili tüm videoları tararken şu aşağıdakini buldum ki tam olarak benim dünkü halim :D


:D :D :D

ahh tamamen bulutların üstünde olduğum bir ruh haliyle yazılmış bu yazıyı bitirirken vıp'liğimin zirvesinde olduğumu farkediyorum.. ne de olsa bayıldığım onca diziye iki satır yazamayıp bir buçuk dakikalık videoya destan yazdım.. evet evet, ben kendinden geçmiş bir vıp'yim :D 

6 Kasım 2011 Pazar

bugün bayram, erken kalkın çocuklar^^


bugün bayram, erken kalkın çocuklar,
giyinelim en güzel giysileri
ellerimizde taze kır çiçekleriii
üzmeyelim bugün annemizi :)

bayram da hepimiz biraz çocuğuz^^

hepimizin kurban bayramı kutlu olsun!! ^^

1 Kasım 2011 Salı

en sevdiğim dizi karakterleri - rötarlı bi mim..

 sevgili  hikaru uzuun bi süre önce mimlemiş beni fakat benim bunu farketmem biraz geç oldu ne yazık ki :s üstüne bir de hastalıktı sınavdı derken çook geciktim.. ama geç olsun güç olması değil mi? diyip atalarımıza sırtımı yaslayarak mimi cevaplamaya başlıyorum :)

       ESAS OĞLANLAR:

                    vuhuu !! işte bu adam !! absürtlüğüyle, ukalalığıyla, bakışkarıyla ve açık sözlülüğüyle alışık olduğumuz soğuk-yakışıklı- zengin adam karakterinin karizmasını baştan yazdı.. ayrıca bir dizi içinde 3 farklı karaktere bürünerek oyunculuğunu dibine kadar konuşturdu.. -bu son cünle direk hyun bin şahsuna giden bir iltifat olsa da yazmadan edemedim-..    süper eşofmanları olan bu adamı ennn harika esas adam ilan ediyorum!! :D


                               tadaaammm!!!! go jun pyo!! fiziksel görünümüne diyebileceğim hiç bir şey yok.. Allah özene bezene yaratmış derler ya, o hesap..  ama onun dışında da sen nasıl tatlı, nasıl çatlak  bir karakterdin?  yahu bof'a hala bayılıyorsam bilki sebebi sensin.. yoksa öyle 4 tane yakışıklı ve kibar ve zengin çocuk varmış, hay Allah hemde romantik ve iyi kalpliymiş bunlar.. sonraa acaip tatlı süprizler fln yapıyorlarmış falan, hepsii bir kenara sen bir kenara :D o kıvırck saçlarınla, agresif tarafınla - ki hatırlayın jandi'ye eziyet edenleren birine bir yangın tüpü geçirişi vardı!! off off off- acaip mimiklerin ve konuşma tarzınla ve hepsinden önemlisi basit mantığınla çok harikaydın.. seni de en en enn sevilesi esas oğlan seçiyorum!! 


RÜYA GİBİ İKİNCİ ADAMLAR :(
. buyrun  en sevdiğim duygusal, fedakar, çok seven ama hep kaybeden ikinci adamlar..


   kang shin woo
 romantik, kibar, fedakar,sıcak, ince düşünen, karşısındaki kırmayan, cool ve fazla iyi niyetli olan bu karakter ikinci adam olmak için ne gerekiyorsa hepsini taşıyordu...  go mi nam'ın sırrını erken keşfedip kimseye bir şey söylemeyerek, ona harika süprizler hazırlayıpta hep onun gelmesini bekleyerek ve en önemlisi bir aptala aşık olarak kaybeden taraf oldu..   sıcak kişiliği ve centilmen tavırlarıyla aptal go mi nam'ı  kaç kez sıkıntıdan kurtarmış, kaç kez rahatlatmıştı halbuki..hele o parkta küçük bir aşk hikayesi yazdığı sahneyle yüreğimi sızlatmıştı resmen..  gerçek hayatta asla bulamayacağımız o sıcacık karakteri ve zarif davranışlarıyla tam bir modern zaman prensi olan  shin woo benim için en zarif  ''ikinci adam''.. tabi kendisini young hwa'nın canlandırmasının benim için durumun vehametini arttırdığını söylemem gerek...

                        lee yull- goong    
işte size harcanan harika bir prens daha.. lee yull.. goong'u izleyenlerin bileceği üzere yine gerçek hayatta eşine benzerine rastlama imkanınızın pek olmadığı bu şahane karakter de hazin bir sonla içimizi sızlatmıştı.. şirin yüzü ve neşeli tavırlarıyla insanın içini ısıtan bu karakter benim gözüme ilk olarak chae kyung'ın eşofmanlarını ütülediğinde girmişti :) adam kızın kenara fırlattığı eski eşofmanı alıyor, yıkıyor, ütülüyor!! sonra da kıza geri getiriyor.düşünceli kelimesinin vücut bulmuş hali ! yine her türlü incelik, kibarlık, romantizm  had safhada.. ee sen zaten 2 beden büyüktün o chea kyung'a diyor  en köklüsünden güzel bir bitkiyi bu zatı şahaneye armağan ediyorum :) -evet bende artık kökü olan bitkiler alıyorum ;)-


         İKİNCİ KIZLAR:



            -seo nayoon-
                  bu kızcağızı (-cağız ekini eklemekten kendimi alamıyorum çünkü bu kıza acıdığım  çok sahne oldu) daha önce personal taste de ikinci ve de kötü kadın olarak izlemiştik kendisini sanırım ama ben  protect the boss'daki karakterini çok sevdim.. bu kızın basit mantığı beni bitirdi.. aynı zamanda tilkilik- kurnazlık da yapmadı/yapamadı.. hatta tuttu esas kızla arkadaş oldu !! yeri geldi onu kıskandı, yeri geldi sinir oldu ama ona ne kadar gıcık olursa olsun sinsilik yapmadı.. saf bir dürüstlüğü vardı bence.. sütten çıkmış akkaşık olmasa da çok affedilebilir ve yeni arkadaş olunaabilir bir eski sevgiliydi bence.. bu sebeplerden dolayı da çok seviyorum bu karakteri :)

    - jae kyung-
ahh bu kıza vurulmuştum ben resmen.. hah şöyle esaslı bir kız çıktı nihayet diye sevinmiştim kendisini bof'ta gördüğüm zaman.. hatta go jun pyo'nun hakkından da böylesi gelir demiştim.. jandi de o hastalıklı ji hoo'yla takılsın oh miss!! demiştim.. ama ne yazıkki en hoş karakteri en salak kıza layık gören koreli senaristlerin elinden bu karakter de çekmişti.. gül gibi kız ayakkabısına baka baka uçağa binip gitmek zorunda kalmıştı.. ah canım ne üzülmüştüm sana ya.. senin gibi tuttuğunu koparan sağlam bir kız bile senariste boyun eğmek zorunda ne yazık ki :/ neyse sen yine de en en en sevdiğim ikinci kızsın. ee bu da bişeydir :D
                                      

 ESAS KIZ

go  eun chan 

  şimdiye kadar izlediğim en samimi dizi şüphesiz coffe prince.. bu harika diziyi bu kadar harika yapanda oyuncuları ve sıcak atmosferiydi bence..  oğlan kılıklı esas kızımız eun chan inanılmaz samimi, inanılmaz  tatlıydı.. gerçeğe bu kadar uzak bir olayın bu kadar gerçekçi algılanmasını sağlayan pek çok ayrıntıdan en önemli olanı da bu karakterdi bence.. başlarda bay A'ya duyduğu aşkla, sonradan başgösteren iki zamanlılığıyla, zor kararlar alırken herkesin yaptığı hataları en içten şekilde yapışıyla olağan dışı durumunu o kadar inandırıcı bir hale soktu ki dizi bittikten sonra ''olur mu öyle saçma şey!'' diyebilecek bir kırıntı bırakmadı bize.. son iki senelik eğitim meselesi de olmasa tam süper olacak karaktere kadı kızında da olur o kadar kusur diyip şaşkın kızlar arasından yaptığı başarılı sıyrılışından dolayı tebriklerimizi sunuyoruz:)
                                                    
                 sekreter^^ :


-sekreter kim-
sekreter karizmasını baştan yazan bu adam nasıl şeker bir şeydi ya?!! ''ama başkanımm'' diye omuz sallamasını, dudak büküşünü düşündükçe hala  gülümsemekten kendimi alamıyorum.. secret garden'a yakışır bir sekreterdi vesselam :)


YAN ROLLER:

-jin ha rim-

  aslında buraya tüm coffe prince çalışanlarını dahil etmek isterdim ama madem biraz seçici olmaz gerekiyor ben ha rim diyorum :)  dizi boyunca bu hafif çatlak karakterin my chaann!! larına acaip içten bir şekilde eşlik ettim :D çook talı çok şeker, çok relax bir karakterdi.. babasına resti çekip kalacak yer bulamayınca müdür hong'un evine sığınması sonra orda çektikleri ve ''ben uzun yaşamak istiyoruummm!!''   feryatlarıyla çok sevimliydi  sonra birde eun chan'ı ne kadar severse sevsin asıl dostuna sahip çıkışı gong yoo'nun çektiklerine rağmen kız olduğunu bir türlü  itiraf edemeyen eun chan'a ve diğerlerine tavrı çok gerçekçi ve dobraydı.. çapkın mapkın ama esaslı çocuktu yani :D 
                     

sevmek mi, gitmek mi? ^^
şimdiye kadar izlediğim dizilerde en harika , en güçlü, en hayran olunası kadın işte buydu!! onun kendine güveni, konuşma tarzı,  yürüyüşü, tarzı kendi tabiriyle çok ''aydınlık''tı.. :)
ve de o saf adama aşık oluşu zaten onun nasıl bir insan olduğunun en güzel kanıtıydı.. annem gibi sevilesi bu kadın benim hala koreden umutlu olmamı sağlıyan kadın karekterlerden biri :)


bu adamda acaip bir Türk imajı var bence.. dürüst gözü kara ve de tabi ki yufka yürekli :D
bir de hafif göbeği var ki çook şirin.. sırf bu sebeplerden ötürü acaip kanım ısındı bu elemana..

       ACAİP ÖZELLER:

                     işte bu kategoridekileri yere göğe sığdıramıyor, acaip seviyorum..       


yeorim-

son zamanlarda song jong ki sevgim bu karakteri biraz gölgelese de o hala zirvede.. bir göz kırpsın yeter :D

cha dong  joo

beni inanılmaz etkileyen,  acaip doğru bir adamdı.. herşeyini çok sevdim .. gerçekten ''özel'' bir karakter..


-geul oh-

ahh!!o dudaklar!! o dudaklar !!öhöm şey tamam asıl konuya geliyorum, çook cool olan bu serseri kılıklı kızıl elçi çok karizmatikti..


-ruh bekçisi-

''böyle de sevimli olunmaz ki ama '' cümlesini dilimize pelesenk eden bir diğer karakter.. çook sevdim, çokk!!


-jeremy-

bu karakteri ne kadar sevdiğimi işte bu sahnede anlamıştım.. resmen kalbim acımıştı burayı izlerken.. ve hatta  ağlamış ve minam salağına çok küfretmiştim..  jeremy o saçlarına rağmen inanılmaz tatlı inanılmaz şirindi..




evet anlıyacağınız üzere benim karakter seçimimde öyle aman aman kriterler yok.. zaten ağırlığı ne tarz insanlara verdiğimi farketmişsinizdir :) adam-/bayan şirin olsun, samimi olsun canımı yesin .. öyle mükemmel başarılı, yakışıklı ve de yeteneklilere uyuz olurum.. dizilerde bile sevmem, dolayısıyla da şu çarşaf listemde bile bir tanesine rastlayamamanız doğaldır.. 
şimdi baştan bi okudum da biraz  garip bir yazı olmuş bu sanki .. ama napıyim, bu kadar çok sevdiğim karakterden birden bahsetmeye kalkınca işin içinden çıkamadım :S sağ duyumu kaybedip aman ne tatlı aman ne şekerden başka bişey yazamamaya başladım.. siz kusuruma bakmayın .. 

bu uzun listemle mim'i biraz esnettiğimin farkındayım ama ancak bu kadara indirebildim.. daha adının geçmesiyle bile bulutların üstüne çıktığım çok karakter var ama dediğim gibi seçici olmaya çalıştım :P :) 


hmm son olarak da bu mimi kime yollasam kime yollasam? hmm buldum, harmonycim , mimlendin canım :)        




30 Ekim 2011 Pazar

kim bum'dan deprem taziyesi ..

 
                                              
   sabah şu haberi okumamla birlikte kim bum sevgimde devasa bir patlama yaşandı.. dün kim bum şöyle bir tweet atmış:  

  "Hello fans in Thailand~ I'm so sorry to hear about the flood. Dear fans in Turkey, I'm also deeply sorry to hear the news about the earthquake. I would like to send my condolence to fans affected by the flood and earthquake. Please stay strong and don't lose hope. Cheer up!"

  waaa!!! ya yavrum sen nasıl tatlı bişeysin yaa!!  zaten sevimliydin, şimdi bu mesajın üstüne ne oldun , sana ne demeliyim bilmiyorum :S :D


kalbimde en tepelerdesin şu an...
sadece bir mesajla oralara çıkılabiliyomuymuş, bende şimdi farkettim..
ama ne olursa sadece bir tweet'le insanlara moral vermek olağanüstü bişey..
ve insanın bunun farkına varıp, bunu değerlendirmesi daha da harika..


haa, fazlaca reel çalışan zihniyetler ne değişti sadece bir tweet , göz boyama bunlar diye düşünebilirler ve belki bu daha gerçekçi bulunan  bi yaklaşım olur ama ne olursa olsun  en azından iki çift tatlı söz duymak insana zor zamanlarında her zaman iyi gelir.. 


bu yüzden ben bu tweeti görünce çok mutlu oldum ve Kim Bum'u da aldım kalbimin en tepesine koydum..


bugünlük kendisini fahri prensim ilan ediyorum!! 


saranghe oppaaa!!!! diyerek  bu buram buram fangirl kokan yazımı tamamlıyorum :D 



17 Ekim 2011 Pazartesi

12 Ekim 2011 Çarşamba

ft island klibinde bir istanbul yazısı !!!



  vuhaha:) acaip mutluyum bugün ya :D neden mi? çünküü bugün alnımın akıyla 4 adet pratik sınavını atlatıp bir de üstüne acaip tatlı bir hikaye okumaya başladım..

haa birde memory in ft island yayınlandı ki inanılmaz sevindim, bayıldım :D

hatta sabah uyandığımda aklımda sınavlardan ziyade bu mv vardı :S

neyse gelelim biz videomuza .. ilk söylemek istediğim şey ben bu veledi -ki anlıyacağınız üzere hong ki oluyor- çoook özlemişim yav!! videoyu izlemek otogarda sevdiklerime sarılma etkisi yarattı bende hatta :P :D

ama cidden çok sevdim bu klibi ve şarkıyı.. ne zamandır bu tarz birşey bekliyordum zaten.. beklentilerime tam olarak cevap verdi bu mv diyebiliriz :)

özellikle hong ki' nin nihayet bişeye benzeyen tarzına ve fonda ki ahşap duvarlara, ahşabın arasından geçen ışık huzmelerine,sahil,gökyüzü ve kum olayına bayıldım.. çok sıcak ve enerjik bir klip olmuş bence..

vee şimdi asıl bomba geliyor!!
klibin sonunda 3.25'de baterinin üstünde istanbul yazısı var sanki di mi ?
hatta ''u'' hilal şeklinde ve üstünde bir yıldız var.. bildiğiniz bizim istanbul yani :D

dikkat edin cidden var, harbiden yani ..
niyeyse çok şaşırdım.. bu marka acaip ünlü de ben durumdan bihabersem cahilliğime verin ..
ama bi bilen varsa da ses versin, rica ediciim ..

dipnot: yahu cidden çok sağlam şarkı.. klipte ayrı bi sıcak .. sadece o beyaz gülleri çözemedim .. hong ki' nin kemerinde olanından bahsediyorum :)

4 Ekim 2011 Salı

yaşasın yemek yemek!!

 UYARI: 
son derece acaip bir biyolojik saat uygulamasına geçtiğimiz için aşağıdaki satırlarda mantık, konu bütünlüğü ve uyumu aramamanızı rica ederiz.. başlıkla ilgili asıl yazı biraz daha aşağıdaki noktalı yerden hemen sonra başamaktadır, isteyen direkt ordan başlasın .. benden söylemesi :)
................


yorgunum, yorgunum, yorgunum!!  
feci halde yoğun olduğumdan şikayet edip durduğumun farkındayım ama  gerçekten çok yoruluyorum ben ya!!!!!
hatta bedenime ağır gelen yaşamım sonucunda beynim ara sıra tüm fonksiyonları bilinç altıma devredip beni sık sık yarı  yolda bırakabiliyor..

ee tabi bu durumda  benim bilinç altımda  pusuya yatmış bekleyen envai çeşit tepki, mimik, ses tonu en olmadık zaman ve yerlerde içimden fırlayıveriyor :s

''bi daha durakta bekle, ceza yazıyolar'' diyen dolmuş şoförüne tek elimi kaldırıp hyun bin edasıyla ''sorry!'' deyişim olsun, kütüphanede düşürdüğüm kitaplarla birlikte yükselen ahgg, ayşş ve  klavye de bulamadığım seslerden dolayı tüm kütüphaneden çook çok özür dilemek zorunda kalışım olsun, dersin ortasında zil sesime- thump thump- mesaj sesime  - vuncamaşşo, evet hala aynı:D-   içtenlikle eşlik edişim olsun, adımı taşıyan hareketlerle ilginç günler geçiriyorum..
ama bu durum ne canımı sıkıyor ne de  ruh halimde en ufacık bir değişikliğe  sebep oluyor..
çoğu zaman olay esnasında farketmiyorum bile zaten :)
siz şimdi amaan bunlar ara sıra başımız dumanlıyken hepimizin başına gelebilecek şeyler diyebilirsiniz..
ama şans(!)  eseri önüne yuvarlanan kadavradan da mı etklenmez insan..
yada üst üste 3 kez gondola binip indiğinde yine aynı köpükkafa olarak kalması normal midir?
hiç mi bişey uyandırmaz bu insanı??

bazen olmuyo, uyandırmıyo işte..

 ama akıllı ben ''ee madem yorgunum biraz dinleneyim'' demek yerine ''hiçbişeyden geri kalmam arkadaş!!'' felsefesini taşıyıp 3 saatlik uykulara, deli gibi ağır derslere rağmen hala bu yaşam şeklimi sürdürmeye devam ettiğim için kırmızı gözler ve  çevrimdışı bir beyinle ortalarda gezmeye devam edicem ..

ama haftaya cumayı atlattığımda uyuyan güzele taş çıkartan bir uyku beni bekliyor olcak :)
vee yeniden yaşamla bağdaşan hareketlerde bulunabilme fırsatı yakalıcam :)
.......................
.............
...
bu arada hala okumaya devam eden birileri varsa, helal olsun, sizden süper psikolog olur.. her eve lazımsınız, acaip sabırlısınız... ^^
tam olarak süngerleşmiş bir beyinle yazmaya devam ettiğim yazının asıl konusunu öğrenmeye hak kazandınız :)

ramen- noddle ve evdeki bilimum gereçlerle can sıkıntısı atmalık atıştırmalıklar :)

 kore dizisi izlerken makarna yapma alışkanlığıma yepyeni boyutlar ekleyip sanatsal(!) bikaç hareketle süslediğim şu porsiyonu sizle paylaşmaktan gurur duyuyorum :D


         ya şu yukarda yazdığım cümlelerin peşine karşınıza böyle bişeyle çıkınca beni lüzumsuz işler müdürü olarak atamanız son derece doğaldır :D yoğunum, yoğunum diyosun gece gece nelerle uğraşmışsın , cıkcık'ları duyar gibiyim hatta.. ama zaten böyle şeylerden vazgeçemeyip hayatımı eski düzende devam ettirmeye çalışmak benim savaşım.. yoksa naletayn gözlüklü, asosyal bir tıp öğrencisi olmak çok da zor bişey değil.. ama benim de tarzım değil :)  bu yüzden birazcık(!) yorulsam da bu konuda inat edebilmeyi seviyorum :)
           
  neyse şimdi gelelim bu şaheseri nasıl yaptım?
  buyrun malzemeler:

  noddle, acılı çeşni, maydanoz, nane, soğan, kırmızı biber, isteğe göre yumurta,-sosis- salam- kaşar hatta pastırma :D


yukardaki noddle paketinde 6 porsiyonluk erişte var.. her biri kare kare ayrılmış.. biraz su kaynatıp içine istediğimiz kadar noddle ekliyoruz.. daha sonra çeşnimizden de istediğimiz kadar ekliyoruz.. saydığım malzemelerdende istediğimizi seçip kaynayan suya ekliyoruz:)

 
 tamamen istediğimiz malzemeleri keyfimize göre karıştırıp yukardakine benzer bi görüntü elde etmeye çalışıyoruz..  sonra noddle kıvama gelince bi kaseye alıp  üzerini haşlanmış yumurta, karides yada et parçalarıyla süsleyebilirsiniz..ama  ne koyarsanız koyun en sonunda tabakta  en az beş farklı rengin göründüğünden emin olun yoksa yemeğe ve onu yiyecek kişiye yeterli saygıyı göstermemiş olursunuz:p :) 

ama yok benim o kadar vaktim diyorsanız buyrun şöyle bişey alın:



ister kendiniz yapın ister hazır alın her ikisinde de  farklı tatlar tatmak ve yemek yiyebiliyor olmak güzeldir :)
ee ne demişler?
 yaşasın yemek yemek!!! :)



dipnot:  ben acaip beğenmiştim yaptığım karışık şeyin tadını.. ama tabi baharatla arası olmayan hiç dokunmasın, hatta bence öylesi yaşamasın :P :)



15 Eylül 2011 Perşembe

yonghwa aşkına!!


  Başa gelen çekilir diyerek başıma gelenlerle bihal olduğum şu günlerde ayaklarıma inen kara sular sebebiyle 18.00-21.00 saatleri arasında yatağımı habitat olarak belirlemiş bulunmaktayım..yoğun olacağımı az çok tahmin etsem de ulan uyumaya da mı fırsat yok!! serzenişinin beynimde bu denli sık dönmesi canımı sıkmaya başladı.. bende acaip yoğun gündemime kısa bir mola verip kalan tüm enerjimle işte şunu yaptım;


biraz daha kendimi toparlayabilirsem yazı da yazıcam inş :) ama bence bu da fena olmadı..ne de olsa kenarından köşesinden yonghwa bulaştı ^^

 ve artık biraz neşelenmiş ve dinlenmiş bir halde ''korkunç hızlı ve yorucu'' yaşantıma dönmeliyim..
yeni molalarda görüşmek üzere^^